SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"HDP'nin Grubunu Kuracağız"

0
Güncellendi - 2015-12-27 21:38:42
A- A+ PAYLAŞ

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İmralı ziyaretlerinin geçen hafta ertelendiğini, bu hafta sonu da İmralı’ya gidememeleri durumunda Abdullah Öcalan’ın sağlığından ve güvenliğinden kaygı duymaya başlayacaklarını söyledi. Demirtaş, BDP’li tüm milletvekillerinin önümüzdeki haftadan itibaren HDP çatısı altında faaliyetlerini yürütme kararı aldıklarını açıkladı. 

TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, 2011 yılı seçimlerinin arifesinde Bismil’de çıkan protesto eylemlerinde Halil İbrahim Oruç’un hayatını kaybettiğini anımsatarak, faillerinin 3 yıldır bulunamadığına dikkat çekti ve diğer faili meçhul cinayetlere değindi.

“ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA SONUNDAN SONRA ‘SAĞLIĞINDAN VE CAN GÜVENLİĞİNDEN ARTIK KUŞKULUYUZ’ DİYECEĞİZ”

Çözüm Sürecinin içeriğinin sadece Kürtlerin hakları ile ilgili bir mesele olmadığını, bu topraklarda yaşayan bütün ezilenlerin özgürlüklerine ve haklarına kavuşması süreci olduğunu kaydeden Demirtaş, “Biz bütün Türkiye’nin eşit, onurlu bir gelecek kurabilmesi için yeni bir yaşamdan söz ettik. Ama Başbakan sadece ‘Çözüm Süreci’ diyebildi. Arkasına ne bir yasa, ne de Anayasal bir güvence koyabildi. Çözüm Süreci’nin artık yürüyemeyeceğini artık Başbakan’ın bilmesi lazım. 45 gündür Çözüm Süreci’nin mimarından haber alamıyoruz, İmralı’ya gidemiyoruz. Heyetimiz adaya gitme konusunda ciddi dirençlerle karşılaşıyor. Makul olmayan gerekçelerle görüşme ertelendi, önümüzdeki hafta gidileceğine dair bilgi var fakat gerçekleşmesi konusunda tereddüdümüz var. Bizim açımızdan önümüzdeki hafta sonundan sonra ‘görüşme süreci kesilmiştir’ diyeceğiz, ‘sağlığından ve can güvenliğinden artık kuşkuluyuz’ diyeceğiz. İlerleme yerine eskiye geri dönüş var. Heyetimiz bile artık İmralı adasına gidemiyor, kiminle, nasıl yürüteceksiniz bu Çözüm Süreci’ni çıkıp açıklamanız lazım. Tek taraflı yürümeyeceği ortaya çıkmıştır, Çözüm Süreci’ni bitirmek yerine bizler tek taraflı adımlar atacağız. Tek taraflı nasıl yürüyeceğini herkes görecek. Bu ülkenin özgürlüklerden korkmaması gerektiğini pratikte göstereceğiz. Biz kendimizi darbe Anayasası ile bağlı hissetmiyoruz. Evrensel hukukun geldiği normlar bizim açımızdan geçerlidir. AİHM sözleşmesi bizim için referanstır. Biz bunlardan doğan haklarımızı hayata geçireceğiz. Bunun öyle korkulacak bir şey olmadığını pratikte göstereceğiz. Hükümet yerinde saymaya devam ederse artık bu ülkede barışın teminatı olarak sadece BDP ve HDP’nin duruşu ortada kalacak” diye konuştu.

Hükümetin Suriye ve Rojava politikalarını eleştiren ve radikal grupların Türkiye tarafından desteklendiğini iddia eden Demirtaş, bunların Çözüm Süreci’ni dinamitleyen temel hatalardan olduğunu söyledi. “Hiçbir hendek özgürlük yürüyüşünü durduramaz” diyen Demirtaş, güvenlik sağlamak isteyenlerin hakların birliği ile güvenliği sağlamaları gerektiğini ifade etti.

DAR BÖLGE, DARALTILMIŞ BÖLGE TARTIŞMALARI

“Sadece hangi partinin kaç milletvekili çıkartacağı üzerinden hesap yapılarak seçim sistemleri değiştirilemez” dar ve daraltılmış bölge seçim sistemini eleştiren Demirtaş, Başbakan’ın konuşmalarından ‘en az oyla en fazla milletvekilini nasıl çıkartabiliriz’in hesabına düştükleri anlaşıldığını ifade etti. AK Parti’nin her gün oy kaybettiğini, seçim sonuçlarının yüzde 7-8 oranının hilelerle elde edildiğini söyleyen Demirtaş, “Genel seçimlerde çoğunluğu elde etme olanağının ortadan kaybolduğunun farkında, bunun şimdi çaresini arıyor. Başbakan bugün formül arayışı derdine düşmüş durumda. Madem ki kendine güveniyorsun o halde barajı sıfırlayalım, bütün partilere eşit propaganda imkanı tanıyalım, bakalım sonuç ne olacak, neden korkuyorsun? Tek derdi ‘düşen oyları nasıl daha fazla milletvekiline konsolide edebilirim.’ Gelin Türkiye’de eyalet sistemi, özerklik modeli, ya da yerinden yönetim esaslı bölge modelini oluşturalım, onunla birlikte dar bölgeyi kuralım. Bölge parlamentoları kuralım, yerinden yönetimi güçlendirelim, onunla birlikte dar bölgeyi kuralım, varsanız bunu tartışalım. Eğer bu sistemde baraj kalkıp eşit ve adil bir seçim yarışı getirilirse ortaya çıkacak tablo bugünkünden çok farklı olacak. AK Parti’nin oyları yüzde 30-35 civarındadır. Bu oyla parlamentoda yüzde 60 çoğunluğu elde etmenin formüllerini arıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu tartışmanın başlatılması tesadüf değil. Başkanlık sistemi hevesi ile aslında yarı diktatörlüğün resmileşeceği bir modeli Türkiye’ye kabul ettirmenin adım adım karanlık projesi hayata geçiriliyor. ’Ağustos’ta Başkanınızı seçeceksiniz’ diyen Başbakan’a hatırlatmak istiyorum, hayır başkan değil, Cumhurbaşkanı seçilecek. Kafanda bir başkanlık modeli olabilir, sen onun ismine başkan diyebilirsin ama Anayasa gereği Cumhurbaşkanı seçilecek. O Cumhurbaşkanlığı koltuğunu hayal ediyorsan bunun çantada keklik olmadığını bileceksin. Çankaya yollarının düz olmadığını göreceksin. Eğer Çankaya’da halkın Cumhurbaşkanı, bütünü temsil edebilecek, hepimizin içinin rahat edebileceği bir Cumhurbaşkanı görmek istiyorsak onun yolu Başbakan’ın dayatmalarına boyun eğmek değil, gerçek bir halk temsilcisi etrafında kenetlenerek kendi irademizi ortaya koymaktır. Hiç kimse kendisini şimdiden Çankaya hayallerine kaptırmasın” şeklinde konuştu.

1 MAYIS’TA TAKSİM TARTIŞMALARI

1 Mayıs kutlamalarına ilişkin acıkmalarda bulunan Demirtaş, Taksim’in yasaklanması veya izin verilmesi mevzusunu önemsediklerini ifade ederek, “Bütün sendikalardan, emekçilerden rica ediyorum, Türkiye’deki emek sorununu, işçi meselesini, işsizlerin sorununun temel başlığı Taksim değil. Hükümet yasaklayarak işçilerin asıl sorunlarını, ana gündemlerini gündem dışına iterek ‘Taksim mi, Taksim değil mi’ tartışmasını 1 Mayıs boyunca sürdürmeyi kendisi açısından bir kazanç olarak görüyor. Elbette işçiler, emekçiler, Taksim’e çıkmak isteyenler bu konuda halklıdırlar. Taksim’den bu yılda vaz geçilmeyecek. Esnaf zarar görmesin gerekçesi son derece uyduruk bir gerekçedir. Taksim’de olay çıkartmak isteyen Yenikapı’da Maltepe’de olay çıkartmayacak mı? Senin derdin Taksim katliamını unutturmaktır. Bizler Taksim Meydanı’nda olacağız. Başbakan ve hükümet sözcüleri sürekli kanunsuzluktan söz ediyorlar, ortada bir kanun yok, bir Valilik kararı var. Sizin aldığınız kararı emekçilere kanun diye yutturamazsınız. Siz karar aldınız diye kanun mu oldu? Taksim’e çıkmak isteyenlerin yaptığı kanunsuzluk değil, Taksim’i yasaklama kararı kanunsuzluktur. Asıl sen 6 milyon resmi işsizin hesabını vermelisin, 12 yılda sayılarını 4 kat artırarak 2 milyona ulaştırdığın taşeron işçilerin hesabını vermelisin” ifadelerini kullandı.

“HDP ÇATISI ALTINDA GRUP FAALİYETLERİMİZİ YÜRÜTME KARARI ALDIK”

HDP’nin geleceği ile ilgili yapılan tartışmalara yönelik konuşan Demirtaş, tekçi anlayış politikalarına dikkat çekerek, “Bizler seçilmiş milletvekilleri olarak halklarımıza verdiğimiz sözün bir gereği olarak, bu topraklarda ortak mücadeleyi yürütüp, ortak vatanı inşa etmenin, kardeşçe, adil, eşit, birlikte yaşamın gereğini yapmak üzere önümüzdeki haftadan itibaren HDP’nin çatısı altında grup faaliyetlerimizi yürütme kararı aldık. Bu kararın BDP’yi feshedip, BDP’yi tasfiye edip HDP’ye geçiş kararı olarak algılanmaması gerekir. BDP başka bir formatla, daha çok ta yerel sorunların, ekonomik, sosyal, işsizlik, eğitim, sağlık gibi konuların çözümünde pratik sahada görev alacağını, siyasi mücadelesine bu şekilde devam edeceğini belirtmek istiyorum. Yoksa BDP’nin tümüyle HDP’ye katılımı ve kendisini tümüyle feshetmesi söz konusu olmayacak. Bizler milletvekilleri olarak bütün arkadaşlarımızla birlikte önümüzdeki haftadan itibaren HDP’nin Meclis grubunu kurmuş olacağız” açıklamasında bulundu.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız