SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Çantada Keklik Değil"

0
Güncellendi - 2015-12-27 21:38:40
A- A+ PAYLAŞ

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütün karalama kampanyalarına rağmen içeride ve dışarıdaki girişimlere rağmen büyümeye devam edildiğini söyledi. 

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Turgut Özal'ı anarak başladı. Türkiye için çok önemli projelerin açılış gururunun milletçe yaşanacağını belirten Erdoğan, "3. köprünün de tamamlandığını göreceğiz, gururu birlikte yaşayacağız. Mimarlarımız, mühendislerimiz ve herkese teşekkür ediyor başarılar diliyorum. Geçtiğimiz yıl ekonomimiz en başarılı dönemine ulaştı, büyük başarılar elde etmiştir. Gezi olaylarında ve 17 Aralık sürecinde ekonomi de hedef alınmıştı. Belli odaklar karalama kampanyası başlatmıştır, epey gayret sarf etmişlerdir. Türkiye bir kaos ülkesi gibi gösterilmek istendi" dedi.

Bütün karalama kampanyalarına rağmen içeride ve dışarıdaki girişimlere rağmen büyümeye devam edildiğini kaydeden Erdoğan, "Uluslararası yatırımcılar tedirgin edilmek istendi. Türkiye'ye uluslararası yatırımlar gelmez diyenler, ekonomiyi durduralım çağrısında bulundu. Bunlara ve bütün karalamalara rağmen ekonomimiz dimdik ayakta kaldı. Ekonomimiz yüzde 4 değer kazandı. Turizmde 2013'te 35 milyon turist sayısına ulaştık. Oteller itibariyle yetiştiremiyoruz. Ekonomimizde eski rakamlara dönüyoruz. İşveren çevrelerinin olumsuz kampanyalarına rağmen dünya Türkiye'yi önemli bir destinasyon olarak görüyor. En kirli darbe girişimlerinden bile etkilenmeyen bir ekonomimiz var. Eğitim, sağlık, adalet ve emniyetteki yatırımlarınız katlanarak devam edecek. Allah'ın izniyle ekonomimizin önünde hiçbir engel yoktur. İstikrarlı bir şekilde büyümeye devam edeceğiz.

Küresel yatırımlar devam ediyor. Arkadaşlar Gezi olaylarında, 17-25 Aralık darbe girişimlerinde belirli çevrelerin huzuru bozmaya çalıştığını görüyoruz. Belli aktörler çaba sarf ediyorlar. Huzur bozmak için cam çerçeve kırmak, esnafa zarar vermek gayesiyle birileri her zaman yaptığı gibi gerilim siyaseti üretiyor. Bunlar gereken cevabı aldılar. 30 Mart’ta millet söyleyeceğini sandıkta söyledi. Bu millet çatışma görmek istemiyor. Millet taşın, molotofun egemen olmasını istemiyor. Bu şımarık ruh hali artık sona ermelidir. Sendikalar, demokratik gösteri kültürünü öğrenmelidir. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmedikçe herkes istediğini yapar. Aksi durumda güvenlik güçleri devreye girer, gereğini yapar. Türkiye'nin tarihindeki karanlık noktaları aydınlatmak öncelikli hedeflerimizden oldu" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin, "Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin, buyurun Yenikapı, orası değil Maltepe buyurun orada yapın ama burada devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın huzurunu, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayın bu barış günüyse bu günü çatışmaya dönüştürmeyelim, terörize etmeyelim" dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Geçtiğimiz haftada Çanakkale'de bir olaya müdahale sırasında Jandarma Başçavuş İlhan Yıldız, Jandarma Başçavuş Ömer Yanar'a Allah'tan rahmet diliyor, Jandarma teşkilatımıza sabır ve başsağlığı mesajlarımı iletiyorum. Bir büyük devlet adamını 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı da vefatının 21. sene-i devriyesi nedeniyle burada bir kez daha yad ediyoruz. Haftasonu İstanbul'da Avrasya Tüneli projesinde önemli bir etabın gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, Kazlıçeşme ile Göztepe arasında iki katlı temel olarak inşa edilen tünelle boğazın araçlarla geçilmesinin mümkün hale getirdiklerini ifade etti. Şu anda 100 dakikada alınan mesafenin 15 dakikada alınacağını belirten Erdoğan, projenin yakıtta önemli tasarruf sağlayacağını hem İstanbul hem de Türkiye için son derece önemli olan bu projenin bir an önce tamamlanmasını heyecanla beklediklerini dile getirdi. Geçtiğimiz yıl Nisan ve Mayıs aylarında Türkiye ekonomisinin tarihin başarılı dönemlerine şahit olduğunu belirten Erdoğan, gerek gezi olaylarına gerek 17 Aralık sürecinde huzur ve istikrar ortamı kadar ekonominin de hedef alındığını söyledi. Uluslararası medyada boy boy reklamların yayınlandığını ve Türkiye'nin kaos ve kriz ülkesi olarak gösterildiğini anlatan Erdoğan, bütün bu karalama kampanyalarına, içerideki ve dışarıdaki ihanet girişimlerine rağmen Türkiye ekonomisinin dimdik ayakta kaldığını belirtti.

"Şu anda ise demokrasi tarihinin en kirli darbe girişimlerinde bile sarsılmadan ayakta duran bir ekonomi var" diyen Başbakan Erdoğan, "30 Mart seçimleri demokrasi dış politika çözüm süreci olduğu kadar Türkiye ekonomisi içinde bir milat olma özelliği taşıyor. Ekonomi önünde de hiçbir engel yoktur. Türkiye istikrarla büyüme kişi başını milli gelirini artırmaya devam edecek. Küresel yatırımlarımız hızla devam ediyor. Bunların yanında eğitim, sağlık adalet ve emniyet başta olmak üzere 81 ildeki yatırımlarımız katlanarak devam ediyor. Gezi olaylarında, 17 Aralık darbe girişimlerinde başarısız olan bazı çevrelerin inatla huzuru bozmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Cam, çerçeve kırmak esnafa zarar vermek gayesiyle birileri her zaman yaptıkları gibi gerilimi siyaseti üretiyorlar. Bunlar 30 Mart'ta milleten gereken cevabı aldılar. Demokrasiye sandığa saygıları olmadıkları için hala başka yerden medet umuyorlar. Bu aziz millet polisle göstericilerin çatışmasını görmek istemiyor. sokaklara şiddet görüntüsünün egemen olmasına bugüne kadar izin vermedik, bundan sonra da izin vermeyeceğiz" dedi.

"BİZ, TÜRKİYE'NİN YAKIN TARİHİNDEKİ KARANLIK OLAYLAR AYDINLANSIN' DİYE ÇALIŞIRKEN BİRİLERİ ISRARLA STATÜKOYU SAVUNDU"

Başbakan Erdoğan, "Her zaman söylüyorum başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar ancak başkalarının özgürlük alanına müdahale ediyorsa orada emniyet güçleri ve hukuk devreye girer gerken neyse onun yapar. Türkiye'nin yakın tarihindeki tüm karanlık noktaları aydınlatmak AK Parti hükümetleri olarak bizim en başından beri gayemiz oldu. Biz, darbe yapanların cezalandırılması için anayasanını değişmesini sağladık. Bütün faili meçhulların üstüne kararlılıkla biz gittik. Kahramanmaraş, Sivas, Çorum, Gazi Mahallesi olaylarını aydınlatmak için samimi girişimlerde bulunduk. Bütün bu girişimlerde karşımızda statüko partisi CHP'yi, statükonun STK'ları ve sendikalarını bulduk. Biz, Ergenekon'la mücadele ederken bu CHP Ergenekon'un avukatlığını yapıyordu. Biz, Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık olaylar aydınlansın diye çalışırken birileri ısrarla statükoyu savundular. 1 Mayıs'ın 124 yıllık geçmişi var. bu 124 yıl içinde 1 Mayıs'a hakettiği değeri biz verdik. Soruyorum, CHP mi verdi, aşırı sol mu, aşırı uçlar MHP 'mi verdi? 2008 yılında 1 Mayıs'ı biz tatil ettik. 12 yılda işçilerimiz emekçilerimiz sendikalarımız için tarihi nitelikte düzenlemeleri yapan biz olduk" ifadelerini kullandı.

"TAKSİM'DEN ÜMİDİNİZİ KESİN"

Her zaman emeğin yanında emekçinin yanında duran bir iktidar olduklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Emekçi görüntüsü altında kardeşliğe kastetmesini kabullenemeyiz. 'Emek ve dayanışma gününü kutluyorum' diyerek sokaktaki insana, esnafa zarar verilmesini sineye çekemeyiz. Tüm sendikalara sesleniyorum, STK'lara sesleniyorum. Ülkemizde miting yapılacak alanlar bellidir. İstanbul'da miting yapılacak yerler bellidir. 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen gider yasaların izin verdiği yerde kutlamasını yapar. Kutlamaya mani bir hal yok. Şu an itibarıyla Yenikapı denize dolgu yapılara hazırlanan miting alanıdır. 'Burası bana ufak geliyor' diyorsan o zaman Maltepe'de de mitingini yapabilirsin. Bu sene son olarak Kadıköy miting alanı olarak müsaade edildi. Fakat, bundan sonra Kadıköy'de de miting yapılmayacak. Barışı kutlayalım diyorsak en güzel şekliyle festival havasında buyurun Yenikapı Maltepe diyoruz. AK Partili belediyelerle, arkadaşlarımla yaptığım toplantıda söyledim. 'Gelin bir de daha küçük alanlar da yapalım, 50 bin 100 binlik alanlar ilçelerimizde oluşturalım'. Bunun da ön hazırlıkları ayrıca başladı. Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin, buyurun Yenikapı, orası değil Maltepe buyurun orada yapın ama burada devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın huzurun, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayın bu barış günüyse bu günü çatışmaya dönüştürmeyelim terörize etmeyelim" şeklinde konuştu.

"TAKSİM ISRARINA KİMSE KURUSA BAKMASIN İYİ NİYETLE BAKMAYIZ, BAKAMAYIZ"

Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Burada biz asla müsaade etmeyiz. Bunu bilmeleri gerekir çünkü herkes yapacağı her işi hukuk içerisinde sürdürmeye mümkündür. Hukuku zorlayarak 'kanun benim' derse kusura bakma kanun sen değilsin. Biz mitingimizi bize verilen yerde yaptıysak, Yenikapı dendi gittim orada yaptım. 2,5 milyon toplandı. Yetmiyor belki önümüzdeki sene Maltepe'de yapacağız. Taksim ısrarına biz, hiçkimse kusura bakmasın iyi niyetle bakmayız bakamayız. Sokak eylemleriyle, vandalizmle bir yere varılmayacağını umarım herkes yaşadığımız süreçte görmüştür. Orada eğer bir kabir ziyareti yapacaksan, anıt var ziyaret edeceksen yönetim kurulu olarak çelengi koyarsınız. Taksim'den Yenikapı'ya metroyla geçebilirsiniz. Ben arkadaşlarıma şunu da söyledim. O gün biz İstanbul'da resmi taşıma araçlarımızı da ücretsiz yaparız. Daha ne yapacağız ya? Bütün imkanları hazırlıyoruz, o ne diyor 'Yok illa burada yapacağım'. Birilerinin, Türkiye'yi Mısırda'ki Ukrayna'daki neticeye ulaştırmanın gönlünden geçtiğini biliyoruz. Bu ülke sokağa çıkmamış, sandığa giderek mesajını net olarak vermiştir. Millet huzur ve istikrar isteğini gayet ne ortaya koymuştur."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, sesi çok çıkanların egemen olduğu bir ülke değildir. Sokaklara çıkıp şımarıkça camı çerçeveyi indirenlerin tahakküm kurabildiği bir ülke değildir. Parası olanın düdüğü çalacağı, manşet atanın rota çizeceği bir ülke değildir” dedi. 

Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yarın TBMM’nin açılışının 94. Yıl dönümünü millet olarak idrak edileceğini belirterek, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nın gazi ve şehitlerini minnetle yad ettiğini söyledi. 23 Nisan Bayramı’nın Türkiye ve dünya çocukları için hayırlara vesile olmasını temenni ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, “94 yıl önce ilk Meclis’te vazife üstlenen Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden, Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa eden tüm vekillere buradan birkez daha rahmet ve şükran duygularımı iletiyorum” dedi.

“İLK MECLİS KUŞKUSUZ KURUCU MECLİS’TİR”

Erdoğan, İstanbul’un işgalini takip eden günlerde Ankara’da yeni bir devletin şekillenmesi için yeni bir mücadele başladığını anımsatarak, “Ankara’da bir Meclis’in kurulması için çalışmalar yapılırken dikkat ediniz Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın da milletvekilleri bu Meclis’e çağırılmış ayrıca Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde de seçimler yapılmıştır. Tıpkı Selçukludan Osmanlıya geçişte olduğu gibi Osmanlıdan cumhuriyete geçişte tarihi tamamen reddetmek, eski ile bağları tamamen kopartmak suretiyle olmadı. İlk Meclis’in vekilleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir çok kurumu da Osmanlı’dan miras olarak alındı. Gazi Mustafa Kemal ‘Nutuk’ adlı eserinde ilk Meclis’e nasıl bir isim verilmesi gerektiği hususunda düşünlerini anlatıyor. İlk yazdığı müsvettelerde ilk Meclis için burası çok anlamlı, ‘Meclis-i Müessisan’ yani kurucu Meclis tabirini kullandığı ifade ediliyor. Ancak sonradan bunu gereğince izah edemeyeceği izah etmek istemediği için ayrıca Erzurum ve Sivas’tan ikaz edildiği için buda önemli, ‘Salahiyet-i Fevkaladeye Malik’ bir meclis ifadesi kullandığı belirtiliyor. İlk Meclis hiç kuşkusuz kurucu Meclis. Ancak Gazi Mustafa Kemal’in de ifade ettiği gibi ilk Meclis aynı zamanda Osmanlı Devleti için kurulmuş olağanüstü yetkileri olan bir Meclis’tir. Ortada bir devamlılık var” diye konuştu.

“İLK MECLİS HOŞGÖRÜ ÜZERİNE İNŞA EDİLMESEYDİ ZAFER KAZANILAMAZDI”

23 Nisan 1920’de yeni bir Türkiye’nin inşa edildiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ama Türkiye yeni halkla, yeni bir milletle, köksüz, tarihsiz, ecdatsız, bir devletle değil mevcut halk ile mevcut millet tasavvuru ile ve medeniyetin üzerine inşa ediliyor. 23 Nisan 1920 sonrasında anasırı islamiye yani Müslüman unsurlar tek bir millet olarak görülmüş azınlıklarda bu milletin birer ferdi olarak kabul edilmiştir. Kürtlerin bu yeni Türkiye’de olup olmayacakları o günlerde kendi aralarında uzun uzun müzakere ettikleri, Kürtlerin yeni Türkiye’de olmaması için dışarıdan bir takım tahriklerde yapıldı. Ama Kürtler Müslüman Türk kardeşleriyle birlikte olmayı, o güne kadar aynı kaderi paylaştıkları gibi gelecekte de aynı kaderi paylaşmayı arzuladıklarını beyan ettiler ve yeni Türkiye’nin asli unsurlarından, kurucu unsurlarından oldular. Türklerle, Kürtler gibi Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Romanlar, Gürcüler gibi tüm etnik gruplar kurucu unsur olarak bu Meclis’te ve sonraki süreçte var oldular. İlk Meclis hiç kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı bir Meclis’tir. Bir etnik kökenin, bir mezhebin, bir sınıfın diğerini üsten bakmadığı, kibirle yaklaşmadığı bir Meclis’ti. Eğer ilk Meclis böyle bir hoş görünün üzerine bina edilmeseydi inanın Kurtuluş Savaşı yapılamaz, yapılsa bile zafer kazabilmek mümkün olamazdı.”

“İLK MECLİS RASTGELE AÇILAN BİR MECLİS DEĞİLDİ”

“Misak-ı Milli içindeki Kürtleri, Arapları, Lazları, Gürcüleri, Romanları diğer tüm etnik grupları dışlayan bir Meclisin Anadolu ve Trakya’da kabul görebilir miydi?” diye soran Başbakan Erdoğan, “Alevileri yada Sunnileri dışlayan bir Meclis Kuva-yi Milliye’yi sevk ve idare edebilir miydi? Farklı inançları olanları dışarıda bırakan bir Meclis acaba düşmanın önüne çıkarabilecek kahraman neferleri bulabilir miydi? İşte biz 12 yıldır 23 Nisan 1920’deki bu manzaranın, bu fotoğrafın, bu kardeşlik ikliminin üzerinde hassasiyetle duruyor ve bunu sürekli hatırlatıyoruz. İlk Meclis rastgele açılan bir Meclis değildi. Hatmi Şerif’lerle, Buhari-i Şerif’in hatmedilmesiyle, binlerce, onbinlerce Salat-ı Tefriciyeler getirilerek böyle, kurbanlar kesilerek bu şekilde Cumayı mutakiben Hacı Bayram Veli Camii’nde yürüyerek Birinci Meclis’e geliniyor ve Birinci Meclis böyle açılıyor. Bina edildiği o manevi yapı ortada ama bunu göremeyen bir Halk Parti zihniyeti var. Fakat bunu bugün göremeyenler var. Parlamentonun çatısı altında olup da bunu göremeyenler var. Kendi geçmişini inkar edenler var. Yine bu çatının altında. Niye? Görmek istemiyorlar onun için. Bizim Suriye’ye uzanan elimizi inkar edenler var. Mısır’a, Libya’ya, Tunus’a uzanan elimizi, Myanmar’a uzanan elimizi, Patani’ye uzanan elimizi görmek istemenler var. Bu sabah Patani’de Budistlerin baskısı altında olan son günlerde yüzlerce, binlerce oradaki Müslüman’ın öldürüldüğü bir tabloyu bir kanalda izliyorum ve orada bir yaşlı Müslüman’ın Türkiye’ye duasını izliyorum. Bizlere duasını izledim. İsim vererek o duayı izledim ve düşüne biliyor musunuz o oradan bize dua ediyor ve şu ifadeyi kullanıyor isim vererek, ‘Erdoğan sabret.’ Ve ağlıyor. Türkiye’ye dua ediyor. Türkiye bizim yanımız da oldu diyor, bizi yalnız bırakmadı diyor. Ama bunu bu çatının altında anlamayacak kadar zavallı olanlar var” şeklinde konuştu.

“ORALARA GİTMEK BİZİM TARİHİ GÖREVİMİZ”

Erdoğan “Onların öyle bir sıkıntısı yok ama biz az önce söylediğim gibi tevarüs ettiğimiz bir miras var. Biz Devlet-i Aliye-yi Osmaniye’nin bıraktığı miras üzerine gelmiş bir nesiliz. Dolayısıyla biçim ecdadımız ta Açe’ye nasıl gitmişse, ta Hint Yarım Adası’na nasıl gittiyse bizde dünyanın herhangi bir yerinde bir hüzün varsa, ağlayanlar varsa, zulüm varsa oralara gitmek bizim tarihi bir görevimiz olduğu gibi inancımızdan ve insani değerlerimizden kaynaklanan bir görevdir” dedi.

“BİZİM CİĞERİMİZ YANIYOR CİĞERİMİZ”

Şu anda Suriye’den Türkiey’ye gelenlerin 1 milyona yaklaştığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi biz Suriye’den bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp ‘Suriye’de ölün’ mü diyeceğiz? Bunu diyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı? Bırakın Suriye’deki Müslüman’ı bir başkası ‘imdat’ diye kapına sığınsa ona kapını açmak zorundasın. Bizim insanlık anlayışımız bu. Hem kapımızı açarız, yediririz ve barındırırız. Ama bu CHP’de bu anlayış yok. O zalim Esed’in yanına adamlarını göndermekle adeta orada beraberlik mesajını bugüne kadar hep verdi. Darbecilerin yanında oldu. Bunların geçmişi tarihi hep darbeci zaten. Mısır’da Sisi’nin yanında oldu bunlar. Şimdi o darbeci Mısırda cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor. Biz bunlara sessiz kalabilir miyiz? Orada binlerce insan yediden yetmşişe öldürülecek, Esmalar öldürülecek, 529 idam ilan edilecek. Dünyanın sesi çıkıyor mu? Dünyaya sesleniyorum. Tüm ülkeme sesleniyorum. 529 idam kararı. Efendim daha onaylanmadı. Onaylanır veya onaylanmaz. İşte bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var. 20 dakikada 529 idam kararı. Avrupa Birliği’nde idam yasak ama biz de AB’den ciddi bir ses çıktığını görmüyoruz. Diğer dünyadaki ülkelere bakıyoruz. Amerika, Rusya, hiçbirinde ses yok. Efendim onlardan ses çıkmıyor da sizden niye çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz. İmanımız bize bunu gerektiriyor. İman sıradan bir olay değildir. Akif diyor ya; ‘İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.’ Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz, bunlara sessiz kalamayız. Bu adımı atmak için bu ülkede biz her bir sorumluluk makamında olan, ister iktidar ister muhalefet olsun sesini yükseltmek durumundadır. Konuşmak durumundayız. STK’lar sesini yükseltmek durumundadır.”

“HANİ İDAMLARA KARŞIYDINIZ”

“Türkiye’de bazı STK’ların dışında özellikle solla dans edenlerin hiçbirinin sesini hiç duymuyoruz?” diye soran Başbakan Erdoğan, “Hani idamlara karşıydınız, konuşsanıza, sesinizi yükseltsenize. Bütün bunlara rağmen ne diyoruz, zalimler için yaşasın cehennem. Olay budur. Bizim AK Parti olarak yeni Türkiye anlayışımız 23 Nisan 1920’deki yeni Türkiye anlayışı ile birebir örtüşen bir anlayıştır. 23 Nisan 1920 bu ülkedeki her bir unsurun, her bir ferdin bu ülkenin kurucu olduğu anlayışının miladı olan bir tarihtir. 23 Nisan şudur; elinde silahı olanın elinde silahı olmayana üstünlüğü yoktur. Elinde parası olanın, elinde parası olmayana üstünlüğü yoktur. Gazetesi televizyonu olanın, olmayana üstünlüğü yoktur. Okumuş olanın ümmiye, Türkün Kürde, Sünni’nin Alevi’ye, Batılının Doğuluya, şehirlinin köylüye üstünlüğü yoktur. Hiçbir zümrenin diğer zümre üzerinde üstünlüğü yoktur. 77 milyonun her bir ferdi bu ülkenin kurucu unsurudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibidir, Türkiye’nin istikbalinde söz sahibidir. Cumhuriyet tek bir kişinin ve ailenin sultasını sona erdirirken, yeni diktatörler yönetici elitler ya da milli şefler tesis etmek için kurulmamıştır. Oy sandığı önünde ailesi, gelir durumu, etnik kökeni ayırt edilmeksizin herkes eşittir. Aynı şekilde Türkiye’nin istikbalini, kaderini tayin hususunda dağdaki çoban da üniversitedeki profesör de aynı derecede söz sahibidir. Cumhuriyetin hemen ardından Tek Parti dönemi milleti öyle sindirmiştir ki bu ülkenin asıl sahipleri, kurucu unsurları yani çoğunluk maalesef kendilerini dışlanmış hissetmişlerdir. Darbeler azınlığı iktidara taşırken çoğunluğun hissiyatını, hukukunu adeta ayaklar altına almıştır. İşte yeni Türkiye bu çarpık gidişin artık son bulduğu tarihe karıştığı bir Türkiye’dir. Biz 12 yıldır Türkiye’yi hayalleri ile buluşturmanın mücadelesini veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Grup toplantısında hayalini açıklayan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ama şahsen benim öyle bir hayalim var ki geçekleşmesini çok ama çok arzu ediyorum. 77 milyonun her bir ferdinin kendisini bu ülkenin asıl sahibi olarak hissetmesini, özgüven içinde olmasını, başını öne eğmeden dimdik ayakta durmasını gönülden arzu ediyor, bunun samimi hayali ile yaşıyorum. 23 Nisan 1920’de biz milletçe böyle bir hayalin peşine düştük. Ne yazık ki Tek Parti dönemlerinde bizim bu hayallerimiz örselendi. Ama şimdi biz bu hayali gerçeğe dönüştürmenin mücadelesini veriyoruz. Çetelerle mücadele ederken, aslında yakın bir hayalin peşinde koşuyoruz. Cuntayla, mafyayla mücadele ederken bu samimi hayalin peşinden koşuyoruz. Belirli zümrelerin tahakkümüne son verirken bu hayalin özlemiyle gayret gösteriyoruz. Biz azınlığın çoğunluğa baskı kurduğu bir ülkeden çıkarıp herkesin birbirine aynı nazarla bakabildiği bir iklimi inşa ettik inşa ediyoruz. Türkiye, sesi çok çıkanların egemen olduğu bir ülke değildir. Sokaklara çıkıp şımarıkça camı çerçeveyi indirenlerin tahakküm kurabildiği bir ülke değildir. Parası olanın düdüğü çalacağı, manşet atanın rota çizeceği bir ülke değildir. 81 vilayetteki her bir il ilçe belde köydeki kardeşimin bu hissiyat içinde olmasını başı dik onurlu özgüvenli biçimde kendisini bu ülkenin sahibi olarak hissetmesini istiyorum. Yurt dışındaki tüm vatandaşlarımızın dünyadaki tüm kardeşlerimizin güçlü bir devlet olan Türkiye'nin yanlarında olduğunu hissetmesini arzu ediyoruz. Milletimizin bu hissiyatı Türkiye’yi bugünlere taşıdı. 30 Mart seçimleri öncesinde kendisini imtiyazlı zanneden kendisini asilzade bu ülkenin yegane sahibi zanneden kibir abideleri kaybetmiş milletten cevabını almıştır. Millet en ağır saldırılar karşısında gücünü iradesini sabır ve dirayetini tüm dünyaya hissettirmiştir. Azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği dönemler bir daha geri gelmemek üzere mazide kalmıştır. Milli irade ve egemenlik, 94 yıl sonra bir kez daha ülkemize tam anlamıyla hakim olmuştur.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili AK Parti’nin adayının yapılan istişareler sonucunda belirleneceğini belirterek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin çantada keklik olmadığını söyledi. 

Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2007 yılında Cumhuriyeti daha da güçlendirmek, milli egemenliği ve demokrasiyi tahkim etmek için çok önemli bir anayasa değişikliği yaptıklarını anımsattı. 2007 yılında yargının TBMM’nin kararına müdahale ederek cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek istediğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, “TBMM’nin her kurum ve iradenin üzerinde olduğunu 2007’de bir kez daha gösterdik. Buna CHP karşı çıktı, MHP karşı çıktı, BDP karşı çıktı. AK Parti olarak 330’u yakalayarak millete gittik. Millet ne dedi? Yüzde 58 ile anayasa paketinizi onaylıyorum dedi. Bu değişiklikle bugüne geldik. Bir anayasa, yeni anayasa buyurun oturalım yapalım dedik. Biz 327 milletvekili Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda 3 kişi ile temsil edildik. Öbür tarafta CHP’si MHP’si BDP’si hepsi 9 kişi ile karşımızda temsil edildi. Ne oldu? Yeni anayasaya ‘evet’ dediler mi? Orada da mızıkçılık yaptılar ve kaçıp gittiler. Niye? Onlar hiçbir zaman inşa etmeye değil yıkmaya geldiler. Her zaman yıkmak. Her zaman olumsuzluğun yanında negatif olmanın yanında yer aldılar. Fakat bizler ne yaptık? Türkiye’de dedik ki artık cumhurbaşkanlığı seçimleri bir gerilim fırsatı olmaktan, Türkiye’ye ağır bedeller ödeten bir süreç olmaktan çıkacaktır dedik ve çıkardık. 20 milletvekili ya da siyasi partilerin göstereceği uygun her aday milletin huzuruna çıkacak, milletten yetki alırsa cumhurbaşkanı olabilecek” diye konuştu.

“CUMHURBAŞKANLIĞI ÇANTADA KEKLİK BİR OLAY DEĞİL”

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili açıklamalarda da bulunan Başbakan Erdoğan, AK Parti olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için istişareleri yoğun bir şekilde devam ettirdiklerini ve AK Parti’nin bir istişare partisi olduğunu söyledi.

Erdoğan, AK Parti olarak her işlerini istişare ile yaptıklarının altını çizerek, “Bugüne kadar bunu böyle yaptık böyle getirdik. Geçen hafta milletvekilleri ile istişare toplantısı gerçekleştirdik. Kanaatlerinizi aldık. Ardından genişletilmiş il başkanları toplantısında istişareleri gerçekleştirdik, kanaatleri aldık. Büyük kongre delegelerimizle kadın ve gençlik kollarımızla bu hafta bir araya geliyoruz. Onların da kanaatini alacağız. Kanaat önderleriyle görüşmelerimiz oluyor olacak. Cumhurbaşkanı ile bu konuyu konuşacağız. MHP’nin Genel Başkanı bu işe iki kişi karar veremez diyor. Sen mi vereceksin kararı ya? Biz bu kadar geniş kapsamlı bir istişareyi yapıyoruz, tabi bu arada da cumhurbaşkanımızla böyle bir konuyu açık net değerlendiririz. Ondan sonra bunun kararını kim verecek millet verecek. Bu kadar siyasetin acemisi, bir çırak bu. Bu işlerden anlamıyor. Nihai kararı verecek olan millettir. Cumhurbaşkanlığı bu noktada çantada keklik bir olay değil. Millete gidilecek. Aday kim olursa olsun. Nihai kararı millet verecek. Nedir bu telaşınız o zaman” ifadelerini kullandı.

“DÜŞMAN BİLE BU ŞEREFSİZLİĞİ YAPMAZ”

30 Mart yerel seçimlerin ardından CHP’nin kendi içerisinde bir tartışma yaşandığını aktaran Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bakıyorsun öbür tarafta CHP’nin genel müdürü, o da tutuşmuş. Şimdi kendi içlerinde bir araya girdiler. Pensilvanya ile neden bir araya geldiniz neden şöyle oldu böyle oldu. Bunu görmediniz mi ya olacak olan buydu. Bunlar kime yar oldu ki size yar olacaktı? Tek ceketle yola çıktı, şu anda binlerce dava açıyor. Bunun sadece sen harç ücretini nereden buluyorsun. Tek ceketin vardı herhalde şimdi şimdi ceketsiz kalmış vaziyette. Dava üstüne davalar açıyor. Tazminat davaları. Herhalde buralardan ciddi bir rakam toplayacak, bu rakamlarla da herhalde inşaatın kalan kısımlarını tamamlayacaktır. Böyle bir durum var. Şu dönem içerisinde yargının tüm kurumları içerisinde olanlar yapılanlar ortadadır. Adana olayı ortadadır. Hala utanmadan sıkılmadan yazdıkları çizdikleri ortadadır. Neyi yazıyorsun, neyi çiziyorsun? Sen bu ülkenin başbakanını dinleyeceksin, dışişleri bakanın dinleyeceksin bakanların kendi aralarında yaptıkları konuşmaları dinleyeceksin bunu da kalkacaksınız kendiniz dinleteceksiniz. Utanmadan sıkılmadan belge diyeceksin. Ne belgesi, işte belge ne belgesi… Yani kalkıp da şunu söyleyemiyorlar. Bu ülkenin başbakanı nasıl dinlenir diyemiyorlar. Bakanların kendi aralarındaki konuşmalar dinlenemez diyemiyorlar. Adeta devletin kurumlarını kendilerinin dinleme seanslarının yapıldığı yerler haline getirdiler. Bunları savunacak kadar alçaklar. Bunun savunulur yanı var mı ya? Bunu savunulur bir yanı var mı ya? Utanmadan sıkılmadan köşelerinizden kapmışsınız bir kalem oralardan yazıyorsunuz. Neyi yazıyorsunuz? Sizin adalet anlayışınız bu mu. İnsanların mahremine girdiniz. Sizin din anlayışınız bu mu. Bu denli bu işin maalesef değerli kardeşlerim şu anda istikameti kaybolmuş ve istikametini kaybetmiş olan bu takım şimdi elinden geldiğince artık son çırpınışlarını oynuyor. Biz bu işin altyapısını zeminini oluşturuyoruz. Gereği neyse yapacağız. Bunun için bütün milletvekillerime A’dan Z’ye görev düşüyor. Siz milletin vekilisiniz. Bu millet yüzde 45,5’la meydanlarda ne dedi. Biz bunların yolsuzluk yaftalarına inanmıyoruz. Ama sizden birşey bekliyoruz. Bu iftirayı atanları bu müfterileri sizler gereken cezayı bunlara vermeniz lazım diyor. Bunların elinde hep söyledim, şantaj kasetleri var. Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar cumhurbaşkanının da şantaj kaseti bunlarda var, benim de vardı, genelkurmay başkanının da. Ben diyorum ki benimle ilgisi varsa çıkın açıklayın diyorum. Açıklamazsanız namertsiniz diyorum. Şahsımla alakalı aradıklarını bulamadılar, bulamayacaklar. Benim bakanlarımla yaptığım görüşmeleri ancak verebildiler, veya eşimle çocuğumla yaptıklarımı verebildiler. Veremeyecekler. Bulamayacaklar. Çünkü bunlarda o şeref yok. Geçenlerde de söyledim ya, düşman bile bu şerefsizliği yapmaz. Onlar bunu yaptılar.”

“BU DEVLETİ BU HAŞHAŞİLERDEN TEMİZLEYECEĞİZ”

Erdoğan; “Bizim bu noktada aldığımız terbiye farklıdır. Biliyorsunuz Hz. Ali düşmanı öldürmek için yatırıyor. Tam boynunu vuracak düşmanı ona tükürüyor. Tükürdüğü anda Hz. Ali onu öldürmekten vazgeçiyor. Şu ana kadar senin inancımın gereği için öldürecektim ama şimdi buna nefsim karışır diye seni öldürmekten vazgeçiyorum. Tablo bu. Ama bunlar bunu göremiyorlar. Ve vicdansızca hareket ettiler. Ve şimdi de farklı gayretlerin içerisindeler. Ama biz de AK Parti olarak elimizden geleni yapacak ve bu devleti bu haşhaşilerden temizleyeceğiz” dedi.

“İSTİŞARELER SONUNDA ADAYIMIZI AÇIKLAYACAĞIZ”

İstişarelerin neticesinin ardından Cumhurbaşkanı adayını açıklayacaklarını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Bütün bu istişareler neticesinde adayımızı açıklayacak, yolumuza kararlı şekilde devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin de sonraki sürecin de Türkiye için kayıp zamanlar olmaması için çok büyük hassasiyet içerisindeyiz. 2023 hedefleri toplumun üzerinde ittifak ettiği hedeflerdir. İsimler değişse bile bu hedefler baki kalacak. Seçim öncesi ve sonrası için Türkiye’de belirsizlik, kaos bekleyenler hiç kuşkunuz olmasın hayal kırıklığı yaşayacaklar. Biz isimlerle değil ilkelerle hareket eden bir partiyiz. AK Parti geleceğe ilerleyecek, fitne ve nifakı yanına yaklaştırmadan, yılmadan ve yıkılmadan dava taşını gediğine taşımaya devam edecektir. Aday belileme süreci ne şekilde tecelli ederse etsin bundan Türkiye kazanacak milletimiz kazanacaktır” şeklinde konuştu.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız