SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Ben Bu İlin Vekiliysem.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 23:55:23
A- A+ PAYLAŞ

AKP Malatya Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Ömer Faruk Öz, seçimlerden bu yana kısa zaman geçmesine rağmen kadrolaşma tercihleri, öncelikli projeleri, organizasyonları açısından ciddi eleştiriler almaya başlayan  belediyelere ilişkin kendi tespitlerini de açık bir yüreklilikle dile getirdi. Tepki ve eleştirilerini, başta büyükşehir belediyesi yönetimi olmak üzere belediye başkanlarına bizzat da ilettiği bilinen Öz, büyükşehir belediyesi ile birlikte ilçe belediyeleri ile ilgili sıkıntılar yaşandığını söyleyerek, eleştirilerini “Ne imara açılacak bir arsam var, ne imar rantı sağlayacak akrabalarım var, çok net söylüyorum, ne işe sokacak akrabalarım var, ne de ‘şunu müdür yap başkan’ diye bir derdim yok. Yeter ki, ehliyetli, becerikli, ufku açık, vizyonu olan insanlarla yola çıkılsın ve Malatya halkının yerelle ilgili sorunları çözülsün. Anladığım kadarıyla yönetim organizasyonu noktasında bir gevşeklik oldu”sözleriyle dile getirdi.

Uydudan yayın yapan Türkiyem TV’de Gazeteci Bülent Yalvaç’ın hazırlayıp sunduğu ‘Malatya Görünüm’ programına katılan Ömer Faruk Öz, büyükşehir ve ilçe belediye yönetimleri, vatandaşların hayal kırıklığı, tepkileri ve yatırımlara yönelik değerlendirmeler yaptı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Aynı programda dile getirdiği, büyükşehir belediyesinin trambüs projesine ve bu konudaki yanlışlıklara ilişkin eleştirilerini, tepkilerini daha önce yayınladığımız Milletvekili Ömer Faruk Öz'ün diğer açıklamaları da şöyle:

“ADAM İLLA BELEDİYE DİYOR..”

“Belediyelerin norm kadroya göre, Park ve Bahçeleri yürütmek için 100 kişiye, Fen işlerini yürütmek için 100 kişiye, yani temizlikte ihale kapsamında da olsa 200 kişiye, neyse bunların bir tespiti yapılır, bunlarda kesinlikle fizibl bir şekilde yapılır,  sağlıklı bir şekilde yapılır. Hakikaten bir insanın çalışma saati ve süresi bellidir, bir insanın bir günde yapabileceği işin miktarı bellidir. Bu çerçevede işi belirleyip ve diyecek ki , ‘Kardeşim Battalgazi Belediyesine, Yeşilyurt Belediyesine, Büyükşehir Belediyesine benim belediyedeki şu birimdeki çalışacak azami eleman sayısı 100’dür kardeşim. Bu 101 olmayacak. Bitti. Şimdi 300 kişinin çalışacağı yerde 3 bin kişi, 4 bin kişi çalıştırırsan vatandaş bir beklentiye giriyor ve Malatya halkına ve özellikle Malatya gençlerine karşı yapılan çok yanlış ve haksız bir uygulama. Niye? Ben bakıyorum ki, 7-8 yıldır vekilim, 8 yıldır iş arayıp da belediyede işe girmek için bekleyen, başka işe gitmeyen insanlarla dolu. Diyorum ki, ‘Bak kardeşim benden iş istiyorsan, çorbam kaynasın diyorsan Organize Sanayi Bölgesini arayayım, İŞKUR Müdürünü arayayım, hakikaten  şuanda fabrikalarımızda sana uygun ne iş varsa, muhakkak yerleştirelim ve çorban kaynasın.’ Bu benim buranın vekili olarak insanı ve İslami görevim. O aç iken, ben nasıl tok durabilirim. ‘Hayır diyor, ben belediyeye’ diyor. Ben de ‘Belediye noktasında bir şey yapamam’ diyorum. Bugün de diyorum, 5 yıl önce de diyordum. Bu insanların gördüğüm kadarıyla beklentileri devam ediyor. Ama diyor, ‘Sayın vekilim, dün benim binadaki falancanın oğlu, kızı işe girdi’ diyor. Veya ‘Komşum işi girdi’ diyor. ‘Girdiyse benim yapabileceğim bir şey yok’ diyorum. Bu defa da adam bana karşı şey ediyor. Ben bundan rahatsızlık duymuyorum.” 

“YETER Kİ EHLİYETLİ İNSANLARLA YOLA ÇIKILSIN”

“Şimdi bakın, eğer kamu noktasında şuana kadar istihdam edilmiş olan insanlar varsa, belediyeler bir şirket kurar, bir şartla, Belediye bütçesinden oraya bir kuruş para aktarılmayacak. Ama yatırım yapacak, başta yatırımı kendisi yapacak, profesyonel bir ekip koyacak, belediyelerde ne kadar fazla eleman varsa onlar gönderilecek oraya. Orada üretim yapacaklar, para kazanmasınlar, kendi masraflarını, oranın giderlerini ve personel harcamalarını çıkarsınlar, ne belediyeye yük olsunlar, ne belediye onlara yük olsun. Böyle kendi yağları ile kavrulsunlar ve istihdam kursunlar. Bunu hep konuşuyorum. Bu enteresan bir şey. Çokta meraklı değilim bu işleri konuşmaya. Ama bu ilin vekili olarak, bu ilin emanetini almış olan bir vekil olarak, beytülmalın kullanılmasında sorumlu olan, bu ilde yaşayan 750 bin Malatya halkının yaşam kalitesinden sorumlu bir insan olarak bunları dertleniyoruz. Ama dertlenme noktasında milletvekilinin elinde sihirli bir değnek yok. Milletvekilliği makamı rica makamıdır. Gerek yerel yöneticilere ve gerek merkezi idarecilere takip edersin, sonuçlandırırsın, katkı vermeye çalışırsın veya sonuçlandırmayabilirsin. Bunların hepsini gündeme getiriyoruz. Hiçbir beklenti içerisinde olmadan gündeme getiriyorum. Ne imara açılacak bir arsam var, ne imar rantı sağlayacak akrabalarım var, çok net söylüyorum, ne işe sokacak akrabalarım var, ne de ‘şunu müdür yap başkan’ diye bir derdim yok. Yeter ki, ehliyetli, becerikli, ufku açık, vizyonu olan insanlarla yola çıkılsın ve Malatya halkının yerelle ilgili sorunları çözülsün.”

“YÖNETİM ORGANİZASYONU NOKTASINDA BİR GEVŞEKLİK OLDU”

“Pütürge ve Doğanyol’a gittim ve 8-10 civarında da köyden mahalleye dönüşen mahallerimizi ziyaret ettim. Pütürge ve Doğanyol’da da muhtarlarımızla birer toplantı yaptım, sayın Mücahit Fındıklı ile beraber. Muhtarlarımızın hemen hemen hepsinin görüşü, ‘Özel İdarede iken biz hizmetleri daha çok, daha rahat alıyorduk. Siz daha önce buraya geldiğinizde Özel İdareden daha fazla payı, büyükşehir olmamız halinde alacağımızı söylemiştiniz. Hiçte öyle olmadı, sayın vekilim niye bize doğru bilgi vermediniz!’ diye bu anlamda muhtarların eleştirilerine maruz kaldım. Ben şunu söyledim; ‘Doğrudur, bu büyükşehir yasası doğru bur yasaydı, köyden mahalleye dönüştürme doğru bir yasaydı ve çerçeveden de köyden mahalleye veya beldeden mahalleye dönüştürülen alanlarda bir mağduriyet olmaması için yasal düzenleme içerisinde bir madde de konmuştu.’ Şunu koymuştuk; ‘merkezi idareden gelen payların asgari yüzde 10’undan az olmamak üzere köyden mahalleye, beldeden mahalleye dönüştürülen yerlerde kullanmak zorundadır’, dedik. Bu noktada anladığım kadarıyla bir yönetim organizasyonu noktasında bir gevşeklik oldu. Umuyor ve diliyorum ki, muhtarlara da söyledim, ‘2015 yılı içerisinde büyükşehir  belediyesi ve ilçe belediyelerimiz 2014’de yapamadıkları ya da eksik yaptıkları yatırımları da birleştirerek 2015 yılında bu hizmetleri gerek yol, gerek içme suyu, gerek sulama suyu noktasında eksiklikleri tamamlamayı temenni ediyorum’ dedim. Bizim büyükşehir olacağımız 2-3 yıl önceden belliydi, bu altyapı daha önceden de oluşturulabilirdi. Ama neyse, ekip yeni kuruldu, ne oldu, bu oldu, bunu da vatandaş nezdinde anlatacağız.”

“TEMENNİMİZ, LİYAKATLİ, DAHA EHLİYETLİ İSTİŞARE HEYETİ OLUŞTURURLAR”

“Temennimiz  ve arzumuz, İnşallah, 2014 yılında köyden mahalleye dönüştürülen yerlerdeki muhtarlarımızı ve vatandaşlarımızı ‘Ya keşke Özel İdare’de kalsaydı’ mantığından ve düşüncesinden çıkartmalıyız. ‘Ya iyi ki büyükşehir olmuşuz,  iyi ki büyükşehirin mahallesi olmuşuz, çok doğru bir iş yapıldı’ düşüncesini vatandaşımıza söyletmeliyiz. Temennim, biran önce planlamanın yapılmasıdır.  Bundan kimse rahatsızlık duymasın, ben bu ilin vekiliysem, vatandaşların sorunlarını, gerçeklerini açıklamak zorundayız. Kafamızı kuma sokmakla bu iş olmaz. Ortada bir şey var yani, gidiyorum vatandaşla yaşıyorum. Temennimiz, arkadaşlarımız daha liyakatli, daha ehliyetli istişare heyeti oluştururlar, daha cesaretli yönetimdeki arkadaşlarla bu eksiklikleri gidermiş oluruz.”  

“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ İYİ ANLATMAMIZ LAZIM”

“Bizim Beydağı ve Yamaç Mahallesinde yaşadığımız konu, başta o bölgede yaşayan vatandaşlarımızla mutabakata varılmadan, değer tespitleri, hak sahiplerine verilecek paralar veya verilecek haklar noktasında ciddi sıkıntılar yaşandı. O zaman bu konuyu Sayın Erdoğan’a intikal ettirdik, işte orada hak sahiplerini alacağı konutlarda yüzde 40 oranında bir indirim yapılması, kendilerine ait gayrimenkullerin yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulması gibi konular hep sağlandı. Ama eğer çevreyolunun alt kısmına da kentsel dönüşüme girecek olursak, oradaki insanları mutlaka iyi bir şekilde bilinçlendirmek lazım ve kentsel dönüşümünde ne oradaki hak sahiplerine, ne TOKİ’ye ve ne de belediyeye bir rant kapısı olmadığını, tek esas maksadın zamanında imarsız, plansız yapılan veya da depreme dayanıklı olarak yapılmayan alanların hem şehir estetiğine uygun olarak yeniden değerlendirilmesi, hem de o mahallelerin sosyal ve kültürel dokularıyla, parklarıyla, otoparklarıyla, yeşil alanları, camisi, okulu neyse bu konularla ilgili alt yapısı tamamlanarak daha yaşanabilir bir şekilde oluşmasını anlatabilmemiz lazım. Adamın orada 3 dairesi varsa, o adamın orada 3 dairesini sağlamak lazım. Onu mağdur etmemek lazım. Bunu yaparken de şehir merkezini yüksek yüksek binalar, ucube binalardan oluşturmamak gerekiyor. TOKİ başkanımızın da bu konularda bir hassasiyet gösteren yapısı var.  İnşallah Malatya’daki bundan sonraki projelerde bu hassasiyetler yeniden değerlendirilecektir.”

“BARAJLARI VE SU SORUNLARINI BAKANA AKTARDIM”

“Şimdi sulama suyu noktasında Malatya’da geçmişten bugüne devam eden bir çok projeler var. Ney, Kapıkaya Turgut Özal Barajı, ney Boztepe Recai Kutan Barajı, ney  Yoncalı Barajı bunun gibi bir çok barajlarımız var. Bunlar zamanında ihalesi yapılmış, ama bunlar ihaleye çıkılırken açık kanal sistemi ile açık sulama sistemi ile yapılmış. Zaman içinde su kaynaklarımız azalıyor, biz bu baraj gövdelerini yapıyoruz, ama gelin bu kanalları da kapalıya çevirelim düşüncesi çıkmış. Bundan dolayı da gerek Boztepe Recai Kutan Barajı’nda, gerekse de Kapıkaya Turgut Özal Barajı’nda su tutulmaya başlandı. Turgut Özal Barajı’nda su doldu, kanal ihaleleri yapıldı, kanal yapımı devam ederken firma bir sıkıntı yaşadı, iş kayyuma intikal etti. Geçtiğimiz günlerde Başbakanımızla birlikte KKTC’ye bir seyahatimiz olmuştu, Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu ile daha uzun bir sohbet etme imkanı oldu. Malatya’daki bu sıkıntıyı söyledim. Bir Kapıkaya’nın sulama kanalları ile ilgili firma yapamıyorsa, derhal tasfiye edilmesi, yeni ihaleye çıkılması, en azında 2015 Mayıs ayında Kapıkaya Turgut Özal Barajı’ndaki gövdede birikmiş suyun kullanıcıya ulaştırılması. Bakan bey, ‘Derhal’ dedi. Notunu aldı, ‘Ben bunu mutlaka takip edeceğim, gerekli talimatları vereceğim’ dedi. Diğer taraftan Boztepe Recai Kutan Barajı, bizden önceki hükümetler döneminde yapılmış, ama zemini sağlam yapmamışlar, zeminde su kaçağı vardı. Şuanda enjekte noktasında gereken önlemi aldılar, su kaçağını önlemeye çalışıyorlar. Bu arada da Boztepe Recai Kutan Barajı’nın sulama kanalları ihalesi yapıldı ve şuanda yapımı devam ediyor. Diğer taraftan Yoncalı Barajı ile ilgili ihale yapıldı. Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu, Malatya’ya gelecek. Yoncalı Barajı’nda gövde ihalesi ile birlikte kanal ihalesi de beraber yapıldı. Şuanda eş zamanlı bir şekilde gövde yapılırken, sulama kanalları da yapılacak. Ama Kapıkaya ve Boztepe Barajı’nda ihaleler bu şekilde yapılmamış. Orman ve Su İşleri Bakanımız Yoncalı Barajı’nın temelini atmak üzere gelecek. Bir konu daha vardı, özellikle Battalgazi bölgemizdeki çiftçilerimizin yaşamış olduğu su sorunu. Bunun yolu belli, Beylerderesi’ne bir baraj yapılması.  Bakanımıza, ‘Burayı yeniden gözden geçirelim’ dedim. Bir de ikinci alternatifte Barajdan su çekilerek, kanala atılması. Daha önceki yıllarda 4 milyon TL tutuyor diye, bir maliyet vardı.  Bakan beyin de talimatı vardı, ama ‘O bölge halkı elektrik parası çok gelir, ödeyemez’ diye vazgeçildi.  Geçen günlerde Battalgazi ilçemizi ziyaret ettiğimde çiftçilerimizin elektrik parasını ödemeye hazır olduklarını gördüm, büyük çoğunluğunu. Bu durumu da bakan beye intikal ettirdim. Bakan bey dedi ki, ‘Benim şahsen Battalgazi’ye karşı öyle bir borcum olduğunu hissediyorum’ dedi. Umarım, inşallah sıkıntı olmaz, Beylerderesi’ne baraj yapılmasına karar verilse bile, bu belli bir zaman alacaktır, ama Karakaya Barajı’ndan su pompalanması noktasını bakan bey, bizzat konuyu not aldı.”

“CHP VE MHP DE İKTİDARA GELSE PARALEL YAPIYLA MÜCADELE EDECEK”

“Paralel yapıyla ilgili mücadele AK Parti’nin veya Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejisi değildir. Bu bir devlet politikasıdır. Bakın, net olarak şunu belirtmek istiyorum; Türkiye’de olmaz da, demokrasidir olursa da saygı gösteririz, CHP ve MHP bile iktidara gelmiş olsa, bu yapıyla mücadele etmeye devam edecek. Bu yapı hükümete değil, ülkeye ve devlete zarar veriyor. Ülkeye ve devlete zarar veriyor.  Ülkenin ve devletin istikbali ile ve istikrarı ile oynamaya çalışıyor. Bu devletin bütün kayıtlarında mevcut. Burada şuna bakmak lazım; paralel yapı denilince koskoca bir camiayı kastetmemek gerekiyor. Niye, orada Allah için hizmet etmek için, okul kurmak için, öğrenci okutmak için, eğitim vermek için, mili ve manevi değerlere bağlı nesil yetiştirmek için gayret sarfeden bir topluluk var. Ama üst tabakanın kime, nasıl, ne maksatla, hangi stratejilerle hizmet ettiğini, alttaki cemaat mantığı ile hizmet etmek isteyen kardeşlerimizin de görmesi lazım. Tek derdi mili ve manevi değerlere bağlı nesiller yetiştirmek isteyenlere bizim kapımız da, kalbimiz de gönlümüz de açık. Ama, bu insanları bir araya getirerek, ekonomik olarak istismar ederek, siyasi olarak istismar ederek  Türkiye’yi çok farklı bir yerlere götürmek isteyenlerinde mutlaka alttaki kesimin görmesine imkan vermek lazım.”

“2015 SEÇİMLERİ AK PARTİ İÇİN DEĞİL, TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ”

“2015 seçimleri AK Parti’nin geleceği açısından değil, bu ülkenin geleceği açısından önemli. Çok net söylüyorum, 12 yıllık AK Parti iktidarları döneminde, hem Türkiye’de çok ciddi bir siyasi istikrar sağlandı, siyasi istikrara paralel olarak mali istikrar oluştu ve ekonomik kalkınma oldu. Bunun yanında bireysel hak ve özgürlüklerin kullanılması noktasında her yaşam tarzı için yeni imkanlar oluşturuldu. Türkiye çok büyük önemli kazanımlar elde etti. Gerek hak ve özgürlükler anlamında, gerekse de yatırımlar anlamında. Şimdi bunun devam edebilmesi için, bunların yasal mevzuat haline gelmesi lazım. Bunların büyük çoğunluğu net söylüyorum, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi karizması, halk nezdindeki itibarı, sempatisi ile bu millet destekliyor ve yönetimde de milli iradeye sahip çıkma noktasında ortaya koymuş olduğu sağlam iradeden kimse müdahale edemiyor. Ama bunların bir çoğu Anayasal güvence altında değil. Milletimiz bize 326 milletvekili verdi, anayasal değişiklik yapmak için 330’un üzerinde milletvekilimizin olması gerekiyordu. Dolayısıyla anayasayı değiştirme noktasında bir imkanımız olmadı. Peki milletin beklemiş olduğu anayasayı yapmak için mecliste grupları olan siyasi partilerle irtibata geçildi, bir anayasa uzlaştırma komisyonu oluşturuldu. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonunda 326 milletvekili olan AK Parti’de 3 isim verdi, 30 milletvekili olan bir partide 3 isim verdi. Bunu kim kabul etti, AK Parti kabul etti. Yeter ki bir uzlaşma zemini oluşsun diye. Bizim bu konudaki niyetimiz halisti, samimiydi. Ama ne yazık ki burada 60 civarında bir madde de uzlaşı sağlandı ve öyle kaldı. Bizim Türkiye’deki ekonomik ve siyasi istikrarın devam etmesi ve hak ve özgürlükler anlamında tekrar geriye dönüş olmaması için 2015 seçimlerinde 330’un üzerinde bir milletvekili çıkaracak Meclis aritmetiğini oluşturmak zorundayız. Bu AK Parti’nin geleceği değil, bu ülkenin ve bu ülkede yaşayan bütün vatandaşların geleceği açısından önem arz ediyor. Bunu sağlamak da AK Partili teşkilatların ve AK Partili belediyelerin ve AK Partili milletvekillerinin boynunun borcudur. Dolayısıyla 2015 seçimlerinde şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlardan geriye gitmemesi ve bu kazanımların anayasal güvence altına alınması için ne gerekiyor, anayasal çoğunluk gerekiyor. Anayasal çoğunluğun nedeni de, sebebi ve gerekçesi de, kaynağı da bu milletten alacağımız oylardır. AK Parti’den siyaset yapan her bir ferdin bu hassasiyet içerisinde olması gerektiğini belirtmek istiyorum.”

“YABANCILARIN DİNLEMELERİNİ ANLARIM..İÇERİDE DİNLEYENLERİ ANLAYAMIYORUM”

“Yabancı ülkelerin Türkiye’yi dinlemesinin etik olarak olmaması gerekiyor, hukuki olarak da olmaması gerekiyor. Ama bir devlet kendisine rakip gördüğü ve ileride kendisi için tehlike gördüğü bir devleti korsan olarak dinlemiş olabilir. Ama etik olarak yapmaması gerekiyor. Benim gönlümde şunu arzu ediyor, belki de vardır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kendisi için tehlike oluşturabilecek ülkeleri dinlemiş olmasını günlüm arzu eder. Çok net söylüyorum. Türkiye’yi dinlemeleri mutlaka sorgulanmıştır. Bizim ülkeyi dinleme noktasında nezaketsizlik ve kuralsızlık yapan ülkelerinde mutlaka benim istihbarat teşkilatlarımca dinlenmiş olmasını, çok net söylüyorum, eğer böyle bir şey yapılıyorsa, benim gönlüm onu da arzu ediyor. Belki de vardır. Şimdi bunları anlarım. Ama bu ülkede ekmek yiyen, bu ülke insanından faydalanan, bu ülkenin vatandaşı olan hatta ve hatta alnı secde gören insanlar vasıtasıyla bu ülkenin istihbari bilgilerinin, bu ülkenin aleyhine kullanılmak üzere bir yerlere servis edilmesini anlamakta zorlanıyorum. Bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu ülkenin vatandaşı olan insanların, AK Parti’yi sevmeyebilirsin,   sen Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmeyebilirsin, ne yaparsın seçimlerde gider başka birisini destekleyebilirsin, eyvallah. Parti kurarsın, gelirsin mücadele edebilirsin eyvallah.  En tabi hakkın. AK Partiyi desteklemek ne kadar senin hakkınsa, diğer siyasi partileri de desteklemek senin en tabi hakkındır. Ama AK Parti’den ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için bu ülkenin ekonomisini ve siyasi istikrarını bozmayı bile göze alan hatta bu ülkenin dışarıda itibarini zedelemek için gayret sarfeden, sırf AK Parti’den kurtulmak için bu ülkenin dışarıdaki itibarını bile zedelemeyi göze alan insanları benim vatansever olarak görmem mümkün değil. Net olarak söylüyorum. Bir insanın imanı, dini Allah ile kendisi arasındaki meseledir. Allah bilir, bir insanın kalbinde ne kadar imanı var ben bilemem. Ama bir insanın söylem ve eylemlerinin bu ülke için faydalı mı, zararlı mı olduğunu bizde görebiliyoruz. Ben insanlara o açıdan bakıyorum. Bu insan yaptığı eylem ve söylemleri ile bu ülkeye, bu devlete katkı mı sağlıyor, yoksa bu ülkeye, bu devlete uluslar arası arenada başta olmak üzere zarar mı veriyor, herkesin bu açıdan bakması gerekiyor.”

HABER: Burhan KARADUMAN, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız